22 Ocak 2009 Perşembe

üh

9 saat sonraki sınava hala hiç hazır olmadığım için biraz mutsuzum sevgili bloörg. yemek yemeyi de unutmuşum, mutfağa gittim ve kendime nutellalı ekmek yapmaya koyuldum. buzdolabından aldığım hoş ekmeği mikrodalgaya koymuş beklerken, ablamın izlemekte olduğu yabancı gelin olayına DUHUL oldum. bir tane oğlan, derin dekolteli bi ablanın belini kavramış içten içe mıncırmak istediğini belirten hareketler yapiyodu, kız amerikalı olduğundan gerek türk izleyicisinin ahlakına aykırı bulunmuyor olmalı bu durum, malum hanfendi gavurlar. sonra özbek bi abla çıktı, o sonuçta erkek olduğu için yapabilir, ama bi bayanın yapmaması gerekir diyerek bizlere çok güzel bi ahlak dersi verdi. ardından oğulların anaları olduğu anlaşılan türbanlı teyzelerle derin de gol de'li ablalar yemin ederim ki halay çekmeye başladılar. hala sınava çalışmam gerekiyor olmasa bu programın ekmeğini daha çok yemek isterdim sevgili blog.


ps: programın heyecanıyla mikrodalgada fazla tuttuğum ekmeğin taşa dönüşmüş olması ne hoş.

21 Ocak 2009 Çarşamba

return false;

tmatrix'in double olabilmesini oldukça lüzumsuz buluyorum sevgili blog. i ile j'yi row ve column sayısına eşitleyip boyuna kadar arttıra arttıra döndermek istemiyorum artık blög. hala yayınlanıyorsa yaprak dökümü izleyip kola içmek, ellerimin yağlanmasını kabullenerek cips yiyebilmek istiyorum. başkalarının derdi ne kadar huzur verici yaraabbim. okuldan dönerken, henüz ne reklamı olduğunu anlayamadığım billboardlarda elli sekiz puntoyla itü'ye çevre yolu, odtü'ye çevre yolu, yale'YE çevre yolu yazdığını hergün okuduktan sonra yale'YE nin YEĞL üniversitesi olduğunu aniden anlamış bulunuyorum, arz ederim yes.

54j93jgımhgj654

ölüm korkusunun mortalofobi veyahutta kemküm disorder gibi havalı bir ismi varsa bilemiyorum, ama eğer yoksa lugata eklenmesini, böylelikle tüm insanlık olarak kendimizi bununla etiketleyip hem özel hem de zavallı hissedebilmemizin sağlanmasını frankfurt okulundan talep ediyorum.
bu sabah annemin babası öldü, sanırım daha bir hafta önce hiçbir şeyi yoktu ama bu 90 küsür yaşında olduğu gerçeğini değiştirmiyor. benim bilince kavuşmaya başladığım yaşlar onun koltuğunda uyuya kalmaya başladığı döneme denk geldiğinden olsa gerek pek bir duygusal bağımız yoktu. hastaneye kaldırıldığında görmeye gidemedim. gitmediğim için de mutluyum, ailede tanıdığım en inançlı insan diyebileceğim birinin bile yaklaşan ölümden korktuğunu birebir tecrübe etmek dayanabileceğimden fazla rahatsız edici olurdu. en azından onun ölünce gidebileceğini düşündüğü bir yer vardı.

19 Ocak 2009 Pazartesi

sistemleri modelliyorum ve onları bir güzel kontrol ediyorum

hayatımda ilgi çekici hiçbir şey olmaması yüzünden yazmıyorsam ve aslında siz bu blogu okurken bana acıyıp kendinizi daha iyi hissediyorsanız sizleri seviyorum. ALLAHIM gerçekten hayatımda yazmaya değer hiçbir şey hiçbir zaman yoktu bunu HEPİMİZ biliyoruz ama bana bir şekilde komik geliyordu ve ne bileyim yazmaya dair çeşitli ŞEYTANİ motivasyonlarım vardı. son günlerde çok sakin bir hayat yaşıyorum. sorumluluklarımı elimden geldiğince yerine getiriyor karşılığını almayı filan bekliyorum fakat mühendisliğin mottosunun "when you are doing your best is not just good enough" olduğunu, henüz transkriptte görmediğim fakat er geç yüzleşeceğim çeşitli F'ler sayesinde bayağı iyi anladım. bir yandan social theories gibi alanımın sınırları dahilinde olmayan bölümlerin sınavlarından YÜZ alabilirken her hafta saatlerimi verdiğim dersten çakıyor olmamı henüz ruhen kaldırabiliyor olmadığımı da belirtmek ve hayatımı ders odaklı yaşayan gençlerden biri haline geldiğimi bir kez daha vurgulamak istiyorum. neyse bugün de sözde filmli tarih dersinin sınavı vardı. dün akşam on kişi filan toplanıp saatlerce lüzumsuz şeylerden konuştuktan sonra bir gibi domuzun saati kod adlı filmi izlemeye başladık. allahım 5 kişiydik sıkılmıştık ve filmde sürekli güzel memeli kadınlar ve seks vardı. kimilerimiz sıkılmış olsa da bence o saatte izleyebileceğimiz en iyi filmlerden birini izledik. yanımdaki arkadaşların muhafazakarlaşıp kendi intimate maceralarını paylaşmaması biraz üzücüydü çünkü biz o saatten sonra o filmi de izleyebildiğimize göre o salondan ilginç şeyler yaşamadan çıkmamalıydık bence fakat beklentilerim FOS ÇIKTI YEAH. neyse aliyle odaya gittik, dört buçuğa kadar birbirimizin kafasını kemirdikten sonra üç saat sonra kalkacağımızı vurguladığımda uyumaya karar verdik. rüyamda pek de hoş olmayan pipiler gördüm, o saatte o filmden sonra bunun hala benim suçum olduğunu iddia edebilecek olan arkadaşlarla hiç görüşmek niyetinde değilims.

10 Ocak 2009 Cumartesi

spiral bugi

son günlerde olup biten hadiseleri yorumlayabilecek kadar ortadoğu bilgisine malesef sahip değilim; ama basic level gündem bilgimle, chp'nin astığı "emperyalizm kendi akıttığı kanda boğulacaktır" afişlerini, bilmemne yardım derneğinin billboardlara verdiği "sen musanın cocugu olamazsın" ilanlarını, haydi filistin bizi bekliyor barış eli uzatalım derken işi cihada dönüştürenleri ilgiyle izliyorum.

6 Ocak 2009 Salı

illegal vector index=2 max index=1

bugün ayşe öncü'nün lecture'ından tek anladığım kendisinin dubai'de giriş için 150$ verilmesi talep edilen hotele akademisyen maaşıyla giremediğinden ötürü kente tepkili olduğuydu. baudrillard'ın simulated city adıyla ele aldığı sevgili dubai'nin fotoğraflarını bize gösterip palmiyelere bile kızarken ben ayaklarımı yerden kaldırarak yürüyebilmeme engel olan botlarıma bakarak güneşi düşünüyordum. pakistan'da tuğla işinde hala gerçek anlamda köle olarak çalıştırılan insanlar varken, bir şekilde firmalar aracılığıyla dubai'nin yasaklı bölgelerinde boktan şartlarda çalışmaya gelen bi takım pakilere köle denmesine, bu adamlara kendi ülkelerindekinden daha iyi standartlar sunuluyor buna kölelik demeyelim bence diye tepki gösterince, ali'nin beni malatyali iş adamlari derneği başkanı ilan etmesineyse gönülden saygı duyuyor, bir gün akademisyen maaşıyla hotellere giremediğinde beni cepten ödemeli aramasını arz ediyorum. ok-bye.

2 Ocak 2009 Cuma

haberler.

eğer devlet sigorta anlaşmasını düzenleyip 1 şubattan önce bir şeyler yapmazsa, sigortalıların artık eczanelerden ilaç alamayacağını öğreniyoruz. haberin ekmeğini yemek isteyen gazeteciler önce bir kaç yaşlının sağlık sorunlarını ve ilaçlarını almazlarsa hangisinin ölebileceğini hangisininse felç olabileceğini bir bir anlatıyorlar. yaşlı faslından sonra bebek ve çocuk reyonuna geçiyoruz. bebek konuşamayacağı için babasına söz veriyorlar. kendi tabiriyle iki gün önce kapıya konduğunu söyleyen adam, yüzünde deliliğe yaraşır bir gülümsemeyle hasta bebeklerinin ilaçlarını şubattan sonra nasıl alabileceklerini henüz bilmediğini söylüyor. bu esnada lafa giren hanımı ise adamın işi olduğu zamanda da zaten sigortalı çalıştırılmadığını bu yüzden eczane ve ilaç bağlamında hayatlarında değişen pek bir şey olmadığını dile getirmeye çalışırken akşam yemeğimi yiyorum.