pazar pazar kendime acımayıp okula gittim. son güne bırakılan ödev için 2 film izlemem gerekiyordu. iki tane olmalarına rağmen pek de süper film değillerdi. okula vardığımda öğrenci rezervinden almayı planladığım iki filmden birini benden önce birinin kaptığını öğrendim. mecburen ilk önce SELAHADDIN EYYUBİ isimli filmi izlemem gerekiyordu. nedense naif bir ruh haliyle türk yapımı olabileceğini aklımdan bile geçirmemiştim. bunun selahaddin eyyubi'nin kürt olduğuna niyeyse emin olmamdan kaynaklandığını sanıyorum, ama aslında türk mü kürt mü yoksa arap mı diye bir araştırma yaptım desem yüzde yüz yalan olurdu. neyse lanet film cüneyt arkın filmi çıktı. atlar 15 dakika koşup, cüneyt artık 20 dakika dövüşünce, bir saatlik filmin geriye kalanını da çöl havası vermeye çalıştıkları fakat arkadan denizin gözüktüğü plajdaki develeri çekerek doldurmak çok zekice olmuştu, yönetmeni alnından öptükten sonra diğer filmi izleyebilmek için dua etmeye başladım fakat diğer film bir türlü geri dönmek bilmedi ve ben aynı dersin filmleri kadar kötü olan okumalarına yol aldım. eve dönerken daha evel yanıma oturmuş olmalarını tecrübe ettiğim fena bi çift yine yanıma düştü. ben ayaklarımı uzatabilmek için genelde en arkaya otururken, onlar da sevişmek için genelde arkayı tercih ediyorlardı. bütün yol müziğe rağmen ŞAPŞUP sesleri arasında evime döndüm. çocuğun kızın poposuna tabiri caizse ŞAPlak attığına filan şahit oldum. bakmak istemiyordum ama camdan görüntüleri yansıyordu. gerçi bir yandan çok rahatsız edici gelen bir şeye bakmak için hissedilen o BASTIRILAMAYAN arzuyu duyuyordum. UNIVERSAL olduğunu zannettiğim bu hissiyatla bloguma gelip üşenmeden okuyanlar da vardır kesin, burdan onları bir güzel lanetliyorum.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder