haftalardır ertelediğimin için altında kaldığım ders yığını, sabahtan beri evde olmama rağmen hiç azalmış gözükmüyor. bu haftasonu evden çıkmaya dair hiçbir zorunluluğumun olmayışını kendime özgürlük olarak sunmam nasıl bir telkin bilememekle beraber, az evel cemilin arayıp taksimde misin demesi içime oturdu. seninle sokağa çıkmayı özlemişim (bu biiir). bu arada geçenlerde kafama takıldı, ben neden ağustosu bekliyordum diye, acayip sallamışım galiba, erasmusla alakası yoktu o tesadüfen üzerine oturduydu sonuçta.
ankaralı bi arkadaşım, sürekli ankarayla istanbul arasında bir çok fark olduğunu iddia ediyor, hayatım boyunca ankaraya HİÇ gitmediğim için tüm bunların gerçeklik payını kestirememekle beraber ona inanmaktan başka çarem yok. bu farklılıklara istanbulda ekmek arası dönere soğan koyulmaması da dahil, ki kendisi bu durumdan çok şikayetçi, herneyse.
3 saat kadar önce istanbula ankaradan BİLE uzak bir yere gitmek için yola koyulan bu arkadaşıma kamusal hayatında başarılar diliyorum, çünkü özel hayatlarla hiiiç işim olmaz.
aradığım tatminin uzağından bile geçemeyen çakma filmli tarih dersimizin lüzumsuz journallerini hala yazmaya başlamamış olmamız da 5 alanın biz olamayacağının apayrı bir kanıtı mı sevgili cemil diye de sormadan edemiyorum (bu da ikiiii).
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder